Yeni Anayasa Vurgusu
TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş, “Seçkinci, devletçi anlayışın yeni anayasada milletin gücü üzerine yükselen bir devlet anlayışıyla yeniden ele alınmasının önemli olduğunu düşünüyorum.” dedi.
Kurtulmuş, Gazi Üniversitesi 2024-2025 Akademik Yılı açılışı dolayısıyla rektörlük binasındaki Mimar Kemaleddin Salonu’nda düzenlenen programda yaptığı konuşmada, herhangi bir ülkenin ne kadar demokratik olduğunu anlayabilmek için anayasanın yanında meclislerin içtüzüğü, siyasi partiler yasası ve seçim yasasına bakmanın yeterli olacağını anlattı.
Kurtulmuş, anayasayı yaparken önce hangi usulde yapılacağının ortaya konması gerektiğini belirterek, şöyle devam etti:
“Önce hangi usulde yapacağınızı ortaya koymanız lazım ki ondan sonra esasları doğru bir şekilde tartışabilesiniz. Bu çerçevede, herkesin fikrini ortaya koyacağı, açık ve şeffaf bir sürecin yönetilmesi, sağlıklı bir tartışma ortamının ortaya konulması, müzakerelerin de gerçek bir şekilde, sonuç alıcı bir şekilde yönlendirilmesi şarttır. Bu çerçevede TBMM Başkanlığının üzerine düşen, bu şeffaf müzakere sürecini yönetebilmektir.”
Anayasa müzakerelerinin doğru zemin ve doğru yöntemlerle tartışılması gerektiğini söyleyen Kurtulmuş, bunun için de TBMM’yi işaret ederek tartışmaların sonlandırılacağı zeminin burası olduğunu belirtti.
Anayasada sadece metnin değiştirilmesinin yeterli olmayacağını belirten Kurtulmuş, 1961 ve 1982 Anayasalarında var olan birçok maddenin değişmesine rağmen hala “darbeci”, “seçkinci” ruhun Anayasa maddeleri arasında gizli olduğunu kaydetti.
Kurtulmuş, “Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğü” tabirinin de değişmesi gerektiğini söyleyerek, “Devletin ülkesi olmaz. Devletin milleti olmaz. Bu metin, ‘Milletin devleti ve ülkelisiyle bölünmez bütünlüğü’ şeklinde ifade edilmelidir. Bu seçkinci, devletçi anlayışın da yeni anayasada milletin gücü üzerine yükselen bir devlet anlayışıyla yeniden ele alınmasının önemli olduğunu düşünüyorum.” diye konuştu.
Kurtulmuş, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Yine önümüzdeki dönemde bu Anayasa’nın mutlaka imtiyaz ve istisnaları ortadan kaldırması lazım. Çok açık söylüyorum, demokrasinin en büyük düşmanı imtiyaz ve istisnalardır. İmtiyaz ve istisnalar seçkinci gruplara ya da birtakım avantajlı gruplara kamunun gücünü, milletin imkanlarını aktarmak demektir. Dolayısıyla bu anayasa yapım sürecinde, istisna ve imtiyazların ortadan kaldırılması ve tam manasıyla demokratik kuralların herkes için eşit, adil, demokratik kuralların ortaya konulması ve bu çerçevede demokratik kurumların da millet egemenliği anlayışı çerçevesinde yeniden gözden geçirilmesi gerekir.”
Hem 1961 Anayasası hem de 1982 Anayasası’nın ideolojik tavırlarla öne sürüldüğünü ve içerisine ideolojinin giydirildiğini anlatan Kurtulmuş, “Anayasanın ideolojiden arınmış, halkın ihtiyaç ve taleplerine cevap veren, milletin menfaatlerini, milli birliği ve beraberliği koruyan bir anlayışla yazılması şarttır.” dedi.
TBMM Başkanı Kurtulmuş, bazılarının “Milletin anayasa gibi bir önceliği, ihtiyacı mı var?” şeklinde eleştiri getirebileceğine değindi.
Yeni anayasa sürecine başlarken parlamentoda bulunan bütün siyasi partilerin seçim beyannameleri ve parti programlarını incelediğini anlatan Kurtulmuş, şu ifadeleri kullandı:
“İstisnasız hepsinde, ya seçim beyannamesinde ya parti programlarında ‘yeni anayasa’ denmiş ya da çok köklü anayasa değişikliğinden bahsedilmiş. Bu partilerin tamamı toplumun tamamını temsil ettiğine göre, toplumun tamamını temsil eden siyasi partilerin tamamı aslında yeni bir anayasa ya da güçlü bir anayasa değişikliğini kendi gündemlerine almış ve bunu halka teklif etmişlerdir. Halka teklif etmişler ve halk da bunun sonucu olarak birçok konunun yanında bu konuyu da herhalde değerlendirerek bu partilere oy vermiştir.”
“Bu anayasanın temel özelliği sivil olmasıdır”
Numan Kurtulmuş, yeni anayasanın nasıl bir anayasa olması gerektiğiyle ilgili de şunları söyledi:
“Hiç şüphesiz bu anayasanın temel özelliği sivil olmasıdır. Yani katılımcı bir şekilde toplumun bütün kesimlerinin bir ‘toplumsal sözleşme’ olarak ortaya koyduğu, tepeden inme ve insanlara empoze edilen bir metin değil, insanların kazanarak, tartışarak, yukarıya çıkardığı tekliflerden oluşmalıdır.
İkincisi, mutlaka demokrat olmalıdır. Demokrat olması yapım süreciyle ilgili olduğu gibi devletin kurum ve kuruluşlarındaki bu demokratik yapıyı kurabilecek iradeyi ortaya koymasıyla da ilintilidir. Üçüncü özelliği, katılımcı ve kuşatıcı olmasıdır. Toplumun bütün kesimlerinin mümkün olduğu kadar çok bu sürece katkı vermesinin temin edilmesi gerekir. Ayrıca ideal bir demokrasinin en temel vasıflarından birisi olan ‘güçler ayrımı’ prensibinin de hiçbir şek ve şüpheye yer verilmeyecek şekilde anayasada tahkim edilmesi, güçlendirilmesi şarttır. Ayrıca bir temel husus da hukukun üstünlüğü ilkesinin gerçekten içselleştirildiği bir anayasa metninin ortaya çıkarılmasıdır.”
“Anayasanın dili açık olmalıdır”
Kurtulmuş, yeni anayasanın içeriğinin yanında anayasa tekniği bakımından iki temel konuyu da önemli bulduğunu bildirerek, şöyle devam etti:
“Bunlardan birisi maalesef bütün hukuk metinlerimizde var olan ve özellikle Anayasa’mızda da var olan dil bir meseledir. Anayasa’mızın öyle bir dili var ki bazı metni okuyorsun, bir daha okuyorsun, bir daha okuyorsun ‘Yahu bu ne dedi?’ diyorsun. Anayasanın dili, eskilerin tabiriyle sarih, açık olmalıdır.”
Bir başka önemli konunun da anayasanın sistematiği olduğunu kaydeden Kurtulmuş “Maalesef bizim Anayasa’mız çok maddeli, çok grift, bölümlerin içerisinde bölümler olan, hatta ve hatta yasal düzenlemeyle yapılabilecek bazı hususların da anayasanın içerisine konulduğu bir Anayasa’dır. Anayasa’nın sistematiğinin çok güçlü olması lazım.” şeklinde konuştu.
Dört ana konu üzerinde Anayasa’daki fikirlerin yoğunlaşmasını değerlendiren Kurtulmuş, şunları dile getirdi:
“Bunlardan birisi hak ve özgürlükler konusudur. Bir diğeri yargı hiyerarşi ve yargının arasındaki ilişkiler, yargı bağımsızlığı meselesidir. Bir diğeri, TBMM’nin yasama organı olarak yetki, görev ve sorumluluklarıdır. Bir diğeri de yürütmenin, cumhurbaşkanlığının, cumhurbaşkanının yetki, görev ve sorumluluklarıdır. Bütün bu alanlarda anayasa, sistematik bir şekilde ele alınabilirse Türkiye çok güçlü, çağdaş, ilerici bir anayasaya kavuşmuş olacaktır.”
Kurtulmuş, anayasa tartışmalarının Türk siyasetinin normalleşmesine de katkı sağlayacağını düşündüğünü kaydederek, “Aynı şekilde siyasetindeki normalleşme bir şekilde devam ettiği sürece başta Anayasa olmak üzere ülkenin bütün mühim meselelerinin de daha sağlıklı bir şekilde tartışılacağına inanıyorum.” değerlendirmesini yaptı.
Kurtulmuş, “Bu anayasa yapım sürecinin kimse tarafından zehirlenmemesi üzerinde ittifak etmemiz gereken en önemli hususlardan birisidir. İsteyen istediği aykırı fikri söyleyebilir, bunda bir problem yok ama hiç kimse bu anayasa yapım süreçlerini zehirlemeye kalkmasın, Türkiye’nin önüne gelmiş olan bu tarihi fırsatı heba etmeye aracı olmasın.” ifadelerini kullandı.
“Bölgesel ve küresel sorumlulukların farkında bir üniversiteyiz”
Gazi Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Uğur Ünal ise Gazi Üniversitesinin Cumhuriyet’in ilk kurumlarından biri olduğunu anımsatarak, YÖKAK tarafından 5 yıllık akreditasyon verilen araştırma üniversitesi olmanın sorumluluğu ve bilinciyle hareket ettiklerini söyledi.
Ünal, “Eğitimde ve araştırmada öncü, kalite odaklı, katılımcı, sorgulayıcı, yenilikçi bir vizyon ortaya koymaya, bu misyonu kararlılıkla devam ettirmeye ant içtik. İnsana ve topluma karşı sorumlu, tarihine ve kültürüne, liyakat ve etik değerlere bağlı, bölgesel ve küresel sorumlulukların farkında bir üniversite olarak hedeflerimize emin adımlarla gidiyoruz.” dedi.
Aklı, bilgiyi, bilimi, insanı merkeze alan eğitim anlayışı ve “Türkiye Yüzyılı” vizyonu kapsamında eğitim öğretim programlarını sürdürmeye ve geliştirmeye gayret ettiklerini belirten Ünal, üniversitelerin toplumlar arası çatışmaları ortadan kaldırarak, barıştan ve kalkınmadan yana küresel çözümler üretmesi gerektiğini söyledi.
Gazze’de bir yıldır soykırım yapıldığını anımsatan Ünal, ABD ve Avrupa’daki birçok üniversitenin bu duruma tepki göstermeyerek sınıfta kaldığını, Türkiye’deki üniversitelerin ise soykırıma duyarsız kalmadığını bildirdi.
Konuşmaların ardından Ünal, Kurtulmuş’a hediye takdim etti.
Daha sonra Kurtulmuş, üniversiteye bu yıl dereceyle giren 14 öğrenciye belge ve madalyalarını verdi.
(Bitti)